Allah c.c.

Allah c.c.
Uşşâkî meşayıhından Sıddîk Nâci Eren Efendi, kitaplarında Halveti Uşşâkî yolu Seyru Sülukunda taliblere onikinci makamın dersi olarak Allah Allah Allah esmasını tavsiye eder.
Selahaddin Uşşâkî hz. Miratul Esma kitabında şöyle bahseder :
Fürû’âtın Beşincisi “Allah”dır. Tavr-ı sânîde zikr olunduğu üzere lafzatullâh: İsm-i zât, müstecme’-i cemi’-i sıfat olduğu mâlum oldu. Salik, bu menzilde, İlahî isimlerin tamamını makâm-ı ruhda ve kalbde toplar ve kevní ve İlahî mertebeleri cem eden İnsan-ı Kâmil mertebesine erişerek, Allah tarafından, halkı Hakk’a dâvete memûr olup, halifetullâh olur.
Hazret-i Şeyh-i Ekber (kuddise sirruh) insana, insan ve halife ismi vermesinin sebebini Füsûs’da Fass-ı Âdem’de “Fe sümmiye hâze’l mezkûr insânen ve halîfeten ve emma insâniyyetühu fe li umûm-i neş’âtihi ve hazreti’l-hakâyıkı küllihâ ve hüve li’l-hakkı bi menzileti insâni’l ayn mine’l aynillezî bihi yekûnü’n nazaru ve hüve’l mu’abberu anhü bi’l basari fe li hâzâ sümmiye insânen” (6) buyurur. Bu toplayıcıya yani Âdem’e insan ve halife denildi. (4)
Abdurrahman Sami Niyazi Hz., Allah c.c. şöyle açıklar:
ALLAH
Esma-i Hüsna’nın sultanı mertebesinde İsm-i şerifi- dir. Bütün Esma-i Hüsna’nın camidir. Zât-i Azimüşşana mahsus ve münferid ismi pâki kibriyadır. Şu vechile (aul) yazılır.
Abdin, yani Kulun Hissesi: Ubudiyeti kâmile ile tecelli, Uluhiyete tâzim, Kaliben (bedenen) taat. Kalben tevekkül ve sâireye masruf olmaktır.
(3)
Sıddîk Nâci Eren Efendi Allah’ın c.c. Mânâsı’nı şöyle anlatır :
Sıddîk Nâci Eren Efendi ise “Allah, Allah, Allah Ulûhiyyete ( Allah’ın zat (ahadiyet) mertebesinden sonra bütün ilâhî sıfat ve isimleriyle zuhur ettiği ilk tecellî mertebesi ) mahsus sıfatların hepsini kendinde toplamış bulunan zât-ı vâcibü’l-vücûda ( varlığı zorunlu ve zâtının gereği olup kendinden olan ) delâlet eden alemdir ve sayılan isimlerin içinde ism-i âzamdır.
Doksan dokuz isimden birincisi Allah ism-i şerîfidir.
Allah ism-i şerîfi Cenâb-ı Hakkın zât-ı sübhânîsine ( Her türlü kusurdan, noksandan, beşerî nitelik ve zaaflardan uzak olan” anlamında Allah’a ait/ Allah’la ilgili ) mahsus ism-i alemdir. Alemler ancak tek olarak müsemmâlarını ( Zâtına mahsus ilâhî isimlerle adlandırılmış olan Allah ) bildirir. Bu sebepten, bu ism-i şerîf mecâz yoluyla da olsa Allah’dan başkasına söylenemez. Allah ismiyle hiç bir mahluk adlanamaz ve adlanamamıştır.
(1, 2)
Uşşâkî meşayıhı Sıddîk Nâci Eren Efendi’nin ve mürşidleri ve yolumuzun büyüklerinin eserlerinden Allah c.c. esmasını aktarmaya çalıştık .
Kaynaklar :
1 – Sıddîk Nâci Eren Efendi Tariki Uşşâki’de Usul ve Adab s.179
2 – Sıddîk Nâci Eren Efendi İbadet Ahlak ve Adab s.289- 290
3- Abdurrahman Sami Niyazi Hz. Şerhi Esma ül Hüsna
4- Selahaddin Uşşâki hz. Miratil Esma
5- Hakikat ve Marifet Sırları Bekir Sıdkı Visali hz. ve Mehmed Ruhi hz.
6- Ve ilâhî keşf toplayıcı varlığın görünme yerinin dışında bir yerde olmaz. Bunlar ise nebîler (aleyhimü’sselâm) ile Hz. Şeyhi Ekber ve benzeri (rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn) gibi onların vârisleri olan kâmillerdir. Çünkü bunlar Allah toplayıcı isminin görünme yeri oldukları yönle, mutlak zâtın te nezzül mertebelerini kendi nefislerinde bizzât hakîkatini idrâk ile müşâhede ederler. Ve söyledikleri ve yazdıkları hep kendi bizzât hakîkatini idrâk ile müşâhedeleridir. Ve onlar bu müşâhede üzerine bilirler ki, küllî tabîat ulûhiyyet’in zâhir tarafı olan tek bir hakîkattir. Ve bu da bütünde sîrâyet etmiş olan ahad zâttan başka bir şey değildir. Bunun için Hak Teâlâ buyurur: “Ve huvellezî fîs semâi ilâhun ve fîl ardı ilâhun” ya’nî “Gökteki ilâh da yerdeki ilâh da O’dur” (Zuhruf, 43/84) ve resûlinin lisânı ile de “Bir ip sarkıtmış ol sanız Allah’ın üzerine düşerdi” deyip bütünde ahad zâtın sîrâyetinin hakîkatini duyurur. Şimdi bu bahsedilen, “insan” ve “halîfe” olarak isimlendirildi. Onun insâniyyetine gelince, onun oluşumunun genelliğinden ve hakîkatlerin tümünü barındırdığından dolayıdır. Ve o, kendisiyle bakılan gözden, Hakk için gözbebeği gibidir. Ve “göz” ile anlatılmak istenen odur. İşte bunun için “insan” olarak isimlendirildi. Çünkü Hakk, onunla hálk ettiklerine baktı ve onlara rahmet etti (4). Yâni âlem kuvvetlerinin tümünü yükseğini ve alçağını toplamış olan bu bahsedilene, yâni toplayıcı varlığa, “insan” denildi ki, aslî ismidir. Ve “halife” denildi ki, sonraki ismidir. Ona “insan” denilmesi, oluşumunun genel olmasından ve hakîkatlerin hepsini barındırması ve ihâta etmesinden dolayıdır. Çünkü rûhânî, tabîî ve unsurî olan bütün oluşumlarda onun sîrâyeti olduğu gibi, ulvî ve suflî bütün hakîkatleri barındırır. Âlemde hiçbir hakîkat yoktur ki, onda olmasın. İnsanın zâhirinde âlemin zâhirinde olan ve bâtınında da, âlemin bâtınında bulunan her bir şeyin benzeri vardır. Bundan dolayı insan mevcûtların özeti ve kâinatın özüdür. Çünkü âlem ilâhi sûret üzeredir. Ve insan ise o sûretin toplayıcı nümûnesidir.
Muhyiddîn İbnu’l Arabî Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi Ahmet Avni Konuk şerhinin Terzi Baba Şerhi s.137
Kitap temini : Şelale Yayıncılık / 0 216 420 9581
Foto