Resûlullah (s.a.v.)’in Cenâb-ı Hakk’a Münâcaâtı (1)

Resûlullah (s.a.v.)’in Cenâb-ı Hakk’a Münâcaâtı (1)
A+
A-

Hz. Ali (r.a.)’dan nakledildiğine göre, Mîrac Gecesi’nde Resûl-i Ekrem:

“-Yâ Rab, katında en üstün amel hangisidir?” diye sordu.

Allah Teâlâ:

“-Habîbim! Katımda Bana tevekkülden ve taksimâtıma râzı olmaktan üstün bir amel yoktur. Resulüm! Benim muhabbetim, benim için sevişip, insanları birbirlerine bağlayanlaradır. Benim gerçek sevdiklerim; insanlar arasında, benim zikrim ve sevgim, rızam uğrunda karınları aç kalan kimselerdir. Habîbim! Bütün yaratılmışların en zâhidi olmak istiyorsan, tamamen dünyadan yüz çevir ve âhirete yönel!” buyurdu.

Resûl-i Ekrem:

“-Yâ Rab! Dünyadan yüz çevirip âhirete yönelmek nedir, nasıl olur?” diye sordu.

Allah Teâlâ:

“-Dünya nimetlerinden az ve yetecek kadarını alıp fazla yığmamak, benim zikrim ve fikrim ile meşgul olmaktır.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem:

“-Devamlı olarak Senin zikrinle meşgul olmak nasıl olur?”

diye sordu.

Allah Teâlâ:

“-İnsanlardan uzaklaşıp, bana ibadet etmekle olur.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem:

“Ey Rabbim, beni Sana yaklaştıracak bir ameli öğret.” dedi.

Allah Teâlâ:

“-Geceni ibadet ve gündüzünü oruçla geçir. Kimde üç haslet bulunursa, onu cennete korum.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem:

“-Bu üç haslet nedir?” diye sordu.

Allah Teâlâ:

“-Dilini Benim zikrimden başka bir şey için hareket ettirmemek, kalbini şeytanın vesvesesinden korumak ve açlığı, göz nûru bilmektir. Habîbim! Açlık, yalnızlık ve sükûtun zevkine varaydın ve bunların netice ve faydalarını bileydin, bütün olgunlukları bulurdun.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem:

“-Yâ Rab! Bunların netice ve faydaları nelerdir?” diye sordu.

Allah Teâlâ:

“-Gönlünde Benim sevgim ve dilinde hikmetli sözlerin zâhir olmasıdır. Ey Muhammed! Allâh’ı sevmek, dervişleri sevip onlara yaklaşmaktır.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem:

“-Yâ Rab! Dervişler kimlerdir?” diye sordu.

Allah Teâlâ:

“-Aza râzı olup, açlığa sabreden; nîmete şükredip yalan söylemeyen; Bana isyan etmeyen; kaybolana üzülmeyip eline geçene sevinmeyen ve her hallerinde Bana tevekkül eden kimselerdir. İşte bu gibi dervişlere yaklaş, dünyalık peşinde olanlardan uzaklaş, haram sofralara ve muhteşem elbiselere yaklaşma! Nefis, her şeyin kabıdır. Ve her şeye hazırdır. Onu ibadete yöneltirsen, o seni isyana çevirir. Tok olunca isyan, aç olunca da tuğyan eder. yoksul derviş olsa, feryâd-ü figân eder. Zengin olsa, yolunu azıtıp Beni unutur. Huzurda olsa gaflete dalar. Ey Muhammed! Dünyaya ve dünya ehline kıymet verme. Ahiret ve âhiret ehline önem ver!” buyurdu.

Resûl-i Ekrem:

“-Yâ Rab! Dünya ve âhiret ehli olan kimlerdir?” diye sordu.

Allah Teâlâ:

“-Dünya ehli; malı, âile efrâdı çok olup dünyaya yönelen, öfkelenen, aza râzı olmayan, kötülüğü dokunduğu kimseden özür dilemeyen, mazeret kabul etmeyen, ibadete tembel, günah işlemeye hevesli olan, eceli yaklaştığı halde uzun emeller peşinde olan, hesaba çekilmeden önce kendi muhâsebesini yapmayan, nimetlere şükretmeyip belâlara sabretmeyen, herkesi küçük görüp büyüklere saygı göstermeyen, küçüklere acımayan, nefislerinin arzusuna uyanlar nazarında akıllı ve fakat gerçek akıllılar katında câhil olan kimselerdir.”

“Allah dostları ve ahiret ehline gelince; güler yüzlü, hayâ sahibi, kötülüğü ve başkalarına zararı az, iyilik ve faydası çok olup, sözü ölçülü olan, kendi muhasebesini yapan, gönülleri daima uyanık ve Benim aşkımdan gözleri yaşlı olan, dilleri zikrim, gönülleri fikrimle meşgul olan, her nimetin evvelinde Besmele ile başlayıp, sonunu hamd ve şükür ile bitirenlerdir. İşte bunlar, Benim katımda yüksek kimseler olup duâları makbuldür.

Bunlar Benden başkası ile meşgul olmaz. Az ile yetinir, süslü elbiseler aramazlar. Kendilerini ölülerden bilir ve evlerini bir mezarlık kabul eder. Giydiklerini kefen ve kendilerini cansız sayarlar. İşte bu gibiler katında dünya ve âhiret eşittir Diğer insanlar bir kere ölürlerse, bunlar nefislerini öldürmek ve şeytanın azıtmasına uymamakla, günde bin kere ölürler.

Namaza durdukları vakit, cansız minareler gibi durur, Benden başkası ile meşgul olmazlar. Ululuğum hakkı için, Ben onlara ebedî bir hayat bahşederim. Onlara gök kapılarını açarım. Cennete, süslenmesini , hûri , yiyecek ve bütün ihtişamıyla onların ruhlarını karşılamasını emrederim. Arş’tan güzel kokulu rüzgârı onların üzerine estiririm de onlarla aramda perde kalmaz.” buyurdu.

 

Uşşaki Şeyhi Sıddık Naci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) Muslumaniz Elhamdulillah isimli eserinden bir kesit…