Hak Teâlâ’nın Cennette Verdiği Nimetler
Uşşaki Şeyhi Sıddık Naci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) Muslumaniz Elhamdulillah isimli eserinden bir kesit…
Hak Teâlâ’nın cennet ehline verdiği nimetler, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği nimetlerdir.
“Allah Teâlâ’nın cennette mü’minlere ihsan edeceği nimetleri gözler görmedi, kulaklar işitmedi, hiçbir beşerin hatırından geçmedi.”
Cennetin o güzel kokuları, cennet ehlinin burnuna kırk yıllık yoldan gelir. Dünyanın en iyi kokusu bile bir saatlik yola dahî gelmez. Lâkin cennetin kokuları öyle değildir. Dünyadaki bütün kokuları bir araya toplasalar, yine de cennetinkine nazaran bir hiçtir. Dünyada kişinin ne kadar arzu ettiği hoşluk ve lezzetler varsa, onların hepsi cennette de vardır. Dünyadakiler, cennettekilere nispetle bir hiçten ibarettir. Dünya, âhirete nazaran bir mezbelelik mesâbesindedir. Dünyadaki fâni, âhirettekiler ise bâkîdir. Dünya nimetleri geçer gider, âhirette verilen nimetler ise geri alınmaz.
Îman ehlinden herkes, günahı nispetinde cehennemde yandıktan sonra çıkar ve cennete girer. Yani zerre kadar îmanı olanlar cehennemde devamlı kalmayıp mutlaka cennete gireceklerdir. Cehennemde günahları kadar yandıktan sonra çıkanlar, işte bu zerre miktarı îmanı olanlardır. Bunlar cehennemden çıktıktan sonra, ölümü bir alaca koç sûretinde görürler ve cennetle cehennem arasında boğazlayıp derler ki:
“-Ey ehl-i cennet! Biliniz ki, size artık hiç ölüm yoktur. Varın ebedî cennette zevk u safâ ile meşgul olun. Ey ehl-i cehennem! İyi biliniz ki, size de hiç ölüm yoktur. Sizin için bu azaptan kurtulmak da yoktur. Ebedî cehennemde kalırsınız.
Sonra cennet ehli, cennette ve cehennem ehli de cehennemde kalırlar. Ölümü yukarıda anlatıldığı gibi alaca bir koç sûretinde, cennet ile cehennem arasında boğazlarlar. Koç cennetten yana bakıp seslenir. Bu nidayı ne kadar ehl-i cennet varsa hepsi işitir.
Gayet çokça ferahlanırlar. Bütün ehli cennet koça bakarlar. Bu koç tekrar cehennemden tarafa dönüp nidâ eder; bütün ehl-i cehennem işitir. Hepsi üzgün üzgün bu koçtan tarafa dönüp bakışırlar. Bu sefer de bir münâdî bağırır:
“-Bilir misiniz, bu koç nedir?” Bu iki topluluk birlikte derler ki:
“-Biliriz, ölümdür.” Mü’minler derler ki:
“-Hamdolsun yüce yaratana ki, bize verdiği güzel hediyeler bizim saadetimize sebep oldu. Ebedî cennetten çıkmayız. Artık cennette kaldık.” Birbirlerine tebşir edip selâmlaşırlar.
Cehennemdekiler derler ki:
“-Bizler ne kötü ve şerli kimselermişiz? Vay bizim hâlimize! Bizler şiddetli azaplara daldık. Gel şimdi ey ölüm, bizi öldür! Bizi bu mihnetlerden kurtar!”
O esnada Yahya Peygamber elinde bir bıçakla gelir. Ölümü orada koç sûretinde boğazlar. Hak Teâlâ Hazretleri tarafından bir nidâ gelir:
“-Ey ehl-i cennet! Siz cennette ebedî kalacaksınız. Cennette ölüm yoktur. Ey cehennemlikler! Siz de cehennemde ebedî kalıcılarsınız. Cehennemde de ölüm yoktur.”
Cehennemin kapılarını bağlarlar. İnsan ve şeytan birbirine karışır. Hepsi cehennemde kalırlar. Kapılar bağlanır ve mühürlenir. Cehennem öylesine zifiri karanlıktır ki, cehennemdekiler birbirlerini göremezler. Bunlara kimse bir çare ve medet getiremez. Hem de ebedî kalırlar. Yâ Rabbi! Ümmet-i Muhammed’i bu zorluklardan ve sıkıntılardan muhafaza buyur. Âmin.
Aldanmışam şu fâniye, mahrum etti bu nefs beni. Eyvah bana, yazık bana, ömrüm kadrini bilemedim.
Uydum nefs-i emmâreye, Hak’tan cüdâ etti beni. Daldım günah deryâsına, ömrüm kadrini bilemedim.
Ne gaflettir bu acaba, ettim nice bin bir günah. Eyvah bana, yazık bana, ömrüm kadrini bilemedim.
Uşşaki Şeyhi Sıddık Naci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) Muslumaniz Elhamdulillah isimli eserinden bir kesit paylaştık…