Resûlullah (s.a.v.)’in Cenâb-ı Hakk’a Münâcaâtı (3)

Resûlullah (s.a.v.)’in Cenâb-ı Hakk’a Münâcaâtı (3)
A+
A-

Allah Teâlâ:

“-Ey Ahmed! Şüphelilerden sakınmak, dinin esasıdır. Sen daima sükûtu tercih et, zira dilini tutanın kalbine huzur veririm. Fazla konuşanların gönlünü de çeşitli vesveseler ile harap ederim. Ey Ahmed! İbadet on bölümdür. Bunun dokuzu helâl nafaka temini, birisi de susmaktır. Oruç tutup diline hâkim olan kimsenin mükâfatının ne olduğunu bilir misin?” buyurdu.

Resül-i Ekrem:

“-Bilmem yâ Rab.” deyince, Allah Teâlâ:

“-Orucun ve susmanın mükâfatı ve mirası, hikmettir. Hikmetin bıraktığı miras da mârifettir. Mârifetin mirası da, bana yakın olmaktır. Benim rızam için amel eden herkese üç haslet veririm. Bunlardan biri, içinde cehaleti bulunmayan bir ilim, diğeri hiç unutması olmayan bir zikir ve üçüncüsü de, başkasına aslâ itibar etmeyen bir sevgi veririm. O beni ve ben de onu sevdiğim gibi kendisini insanlara sevdiririm.

Ey Habîbim! Daima benim cemâlime bakacak gönlünde bin pencere açarım. Beni görür, benim ve meleklerimin sözlerini ona duyururum. Herkesin bilmediği birçok gizli şeyleri kendisine bildirir, hayâ elbisesini giydiririm. Ve herkes ondan hayâ eder. Onun kalbini mârifet hazinesi yaparım. Cennet ve cehennemin sırlarını ona bildiririm.

Mezarında, Münker ve Nekir melekleri ona soru sormaz. Kıyamet günü hesabı kolay olur. Benimle onun arasında tercümana lüzum kalmaz. Sırat köprüsünü geçtikleri hâlde, geçtiğini dahî bilmeyenlerden ederim. Cenneti onun için süslerim. Şehitlerle birlikte Cennete girer. Bu mevkie sahip olmak isteyen, dünyayı ve ehlini sevmesin. Cenneti arzu ettiği gibi, bir an önce ölmeyi de arzu etsin ki, rûhu, kılı yağdan çeker gibi bedeninden ayrılsın. Ve melekler ellerinde Kevser ve Cennet şerbetleri olduğu hâlde başı ucunda durup, rûhuna içirmek sûretiyle ölüm acısını kendisinden gidersinler.

Hatta Arşın sağındaki melekler:

“-Dünyayı ne halde terk edip ayrıldın?” dediklerinde, o da;

“-Ben dünyadan bilmem; Rabbim beni yaratalı beri, Ondan olan korkumdan, bir kere dünyaya sevgi gözü ile bakmadım, dünya ehli ile düşüp kalkmadım!” diye cevap verebile…”

Allah Teâlâ:

“-Kulum gerçek söyler, kulumun cismi dünyada idi, fakat rûhu Benimle beraberdir. Ey kulum! Benden ne dilersen dile!” buyurur.

O kul da:

“-Beni yetmiş kere parça parça etseler de Senin hoşnutluğun uğrunda ben buna râzı olurum. Allâh’ım, eğer Senin keremin olmasa, ben perişan olurdum. Eğer Senin yardımın olmasa, ben âciz kalırdım. Eğer Sen kuvvet vermesen ben zayıf düşerdim. Eğer Senin zikrinle beni canlandırmasan ben ölü olurdum!” der.

Resûl-i Ekrem:

“-Yâ Rab! Rızânı nasıl dileyeyim?” diye sordu. Allah Teâlâ:

“-Habibim! Seninle benim aramda perde yok, ne vakit bana gelmek istersen gel. Benim dostlarım, yaratıklardan kaçıp, âhirete intikal ederek şeytan diyarından, Rahman diyarına kaçanlardır. Ey Ahmed! Seni diğer peygamberlerden daha üstün yarattığımın sebebini bilir misin?” buyurdu.

Resûl-i Ekrem:

“-Bilmem, bildir yâ Rab!” deyince, Allah Teâlâ:

“-Bana yakınlığın ve iyi ahlâkın vardır. Cömertsin. Sana îmanın sevgisini bildirmemi istersen, nefsini hâlis eyle, diline sahip ol. Gönlün ile dilin bir olsun. Yalnız Benden kork. Eğer böyle yaparsan, Benden emîn olursun. Ey Ahmed! Benim için açlık ve susmaktan daha makbul ibadet yoktur.

ve susuz kalıp, dilini koruyan kimselere, âbidlerin mükâfâtını veririm. Gerçek âbid, kendisinde yedi vasıf bulunan kimsedir. Bunlar, şirkten sakınmak, boş sözlerden dilini korumak, dâima Benden korkmak, kimsenin görmediği tenha yerlerde kendisini gördüğümü bilerek Benden utanmak, az yemek, dünyaya ve dünya ehline meyletmemek ve yedincisi de, Benim için de kötü insanlara husûmet beslemektir.

Ey Ahmed! Beni seveni Ben de severim. Ve böyle karşılıklı sevgi olunca, ibâdetin de kavî olur. Değersiz elbise giyer, çok secde eder, çok namaz kılar, çoğunlukla susmayı tercih edip, Bana bağlanır, çok ağlar ve az güler, nefsinin arzularına uymazsın; ilim, zühd ve takva ehli olursun. Âlimleri sever, dervişlerle arkadaş olursun. Benim rızâmı isteyen, öfkemden sakınmalı, günahtan kaçıp Bana yaklaşmalı, daima Beni zikir ve tesbîh ile meşgul olmalı.

Verdiği sözde durmalı ve namazını korku üzere kılmalıdır.

Ey Ahmed! Gönlünde zerre kadar dünya sevgisi olan bir kimse, yer ve gök ehli kadar ibadet etse, çıplakları giydirse ve açları doyursa da ona Ben kıymet vermem, gönlünden Benim sevgimi çıkarır, kalbini zulmetler içinde bırakırım.” buyurdu.

İşte vahyin sırlarını burada açıklamış olduk.

Allah Teâlâ’nın lûtf u keremiyle vahyin sırları burada tamamlandı. Şimdi Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in Allah Teâlâ tarafın- dan haber verdiği kudsî kelimeleri anlatalım.

 

Uşşaki Şeyhi Sıddık Naci Eren Efendi Hz.’lerinin (ks) Muslumaniz Elhamdulillah isimli eserinden bir kesit…